İşçi Sınıfının Birlik ve Dayanışma Günü
Geçmişten bu yana farklı anlamlar yüklenerek farklı biçimlerde kutlansa da 1 Mayıs, uluslararası anlamda işçi sınıfının bir araya gelerek omuz omuza durduğu bayram olarak nitelendirilmektedir. İşçiler, bu özel günde emekleri için bir araya gelerek kent meydanlarını doldurur ve dayanışma ruhuyla birlikte mücadelelerini yükseltirler. Bu yüzden adı, “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü” olarak da bilinir.
İşçi Sınıfı ve Emek Kavramı
İşçilerin neden 1 Mayıs’ı kutladığını anlamadan önce, işçi kavramının ne anlama geldiğini açıklamak önemlidir. Karl Marx’a göre işçi sınıfı, belirli bir ücret karşılığında emeğini satan ve üretim araçlarına sahip olmayan kitleler olarak tanımlanır. Ancak bu tanım günümüzde daha geniş bir perspektife sahiptir.
Artık işçi sınıfı; mavi yakalı fabrika işçilerinden ziyade beyaz yakalı ofis çalışanlarından, öğretmenlerden, doktorlardan ve hatta sanatçılardan oluşan geniş bir yelpazeyi içermektedir. Herkes, emeğini belirli bir ücret karşılığında satan ve üretim araçlarına sahip olmayan kişiler işçi sınıfının bir parçasıdır.
Günümüzde küreselleşme, teknolojik ilerlemeler ve iş gücü piyasasındaki değişimlerle birlikte, işçi sınıfının kapsamı ve bileşimi giderek genişlemektedir. Bu, işçi sınıfının heterojenliğini ve çeşitliliğini vurgulamaktadır ancak temelde işçi sınıfı, emeğini satan ve üretim sürecinde çalışan herkesi içermektedir. Bu nedenle 1 Mayıs, bu geniş kapsamlı işçi sınıfının dayanışma ve mücadele günü olarak kutlanmaktadır.
Kapitalizm ve Emek Sömürüsü
Kapitalizm, ekonomik sisteminin temeli olarak emek sömürüsüne dayanır. Bu sistemde üretim araçlarına sahip olan azınlık, genellikle sermayedarlar veya işverenler, milyonlarca işçinin emeği üzerinden kâr elde eder. İşçiler, çalışmaları karşılığında ücret alırken, ürettikleri değerin büyük bir kısmı işverenler tarafından elde edilir. Bu durum, işçilerin emeğinin gerçek değerinin altında bir ücretle çalıştırıldığı ve emeklerinin karşılığını tam olarak alamadığı anlamına gelir.
Kapitalist sistemde, işçilerin üretim araçlarına sahip olmaması, onları işverenlerin insafına bırakır ve güç dengesini işverenler lehine bozar. İşverenler, rekabetçi bir piyasada kâr elde etmek için işçilerin ücretlerini düşük tutma eğilimindedirler. Bu durumda işçilerin yaşam standartları düşerken işverenlerin kârlılığı artar.
1 Mayıs, bu adaletsizliğe ve emek sömürüsüne karşı bir tepki olarak doğmuştur. İşçiler, emeklerinin değerini tam olarak alamamalarına ve adaletsiz çalışma koşullarına karşı mücadele etmek için bir araya gelirler. 1 Mayıs, işçilerin emeklerinin değerini ve haklarını savunma, dayanışma içinde bir araya gelme ve daha adil bir toplum için mücadele etme günü olarak kutlanır. Bu gün aynı zamanda işçi sınıfının birlik ve gücünü sergileme fırsatı sunar ve işçilerin seslerini duyurabilmeleri için bir platform sağlar.
Neden 1 Mayıs?
1 Mayıs’ın tarihine bakıldığında, Amerikan İşçi Federasyonu’nun 1884’te aldığı kararla başladığı görülür. Bu karar, işçilerin artık 8 saatten fazla çalışmayı kabul etmeyeceklerini duyurduğu bir adımdır. 1 Mayıs 1886’da ABD’de 10’dan fazla kentte 350 binden fazla işçi, 8 saatlik işgünü talebiyle gösteriler düzenledi. Ancak Chicago’da yaşanan olaylar, 1 Mayıs’ın trajik bir şekilde anılan tarihlerinden biri haline gelmesine yol açtı.
1 Mayıs’ın kökenlerine ilişkin bazı yanlış anlamalar da vardır. Özellikle Türkiye’de, 1 Mayıs’ın Chicago’daki Samanpazarı trajedisinden kaynaklandığına dair yaygın bir inanış vardır. Ancak bu olayların doğrudan 1 Mayıs ile bağlantısı yoktur ve 1 Mayıs’ın kökenleri daha farklıdır. 1 Mayıs Bayramı, 1889’da Paris’te toplanan İkinci Enternasyonal Kongresi’nde kabul edilen bir kararın sonucudur. Bu kararla, işçilerin 8 saatlik işgünü taleplerini kamu otoritelerine duyurmak için dünya çapında uluslararası bir gösteri yapma çağrısı yapılmıştır.
1 Mayıs’ın Bugünkü Önemi
1 Mayıs uluslararası işçi günü olarak resmen ilan edildi ve her yıl tekrarlanan bir gösteri günü haline geldi. Ancak ABD’de “labor day” olarak eylül ayının ilk pazartesi olarak kutlanmaya devam ederken, diğer ülkelerde 1 Mayıs giderek güçlenerek ve geleneksel hale gelerek kutlanmaya başladı. Hitler hükümeti, Sovyetler Birliği’nden sonra 1 Mayıs’ı resmi işçi bayramı ilan eden ilk hükümet oldu. Bu tarih, emek hareketinin gücünü ve özgüvenini yansıtan bir gün olarak anlam kazandı.
Türkiye’de 1 Mayıs
Türkiye’de 1 Mayıs, işçi sınıfının haklarını ve emek mücadelesini simgeleyen önemli bir gün olarak kabul edilir. Ancak tarih boyunca Türkiye’de 1 Mayıs’ın kutlanması ve işçi gösterileri hükümet tutumu ve vatandaşlar arasında çeşitli diyaloglara neden olmuştur.
Özellikle 1977 yılında İstanbul’da yaşanan ve birçok kişinin hayatını kaybettiği 1 Mayıs olayları, Türkiye’deki 1 Mayıs kutlamalarının siyasi hassasiyetlerle dolu olduğunu göstermektedir. Bu olaylar, uzun yıllar boyunca 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanmasına izin verilmesini engellemiştir. Hükümet, 1 Mayıs’ın güvenlik endişeleri nedeniyle Taksim Meydanı’nda kutlanmasına sık sık yasaklar getirmiştir.
Son yıllarda hükümetin tutumu değişmiş ve Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ın kutlanmasına izin verilmiştir. Bu, işçi sendikaları ve diğer sivil toplum örgütleri tarafından olumlu bir adım olarak karşılanmıştır. Ancak bazı vatandaşlar ve siyasi aktörler hala 1 Mayıs kutlamalarının güvenlik endişelerine neden olabileceğini düşünerek Taksim Meydanı’nda kutlanmasına karşı çıkmaktadır.
Öte yandan, 1 Mayıs’a ilişkin diyaloglar genellikle işçi hakları, çalışma koşulları ve emek mücadelesi gibi konular etrafında yoğunlaşır. İşçi sendikaları ve sivil toplum örgütleri, 1 Mayıs’ta sokaklara çıkarak işçi haklarını ve emek mücadelesini vurgulamak için çeşitli etkinlikler düzenlerken, hükümet ve işverenler ise genellikle güvenlik endişelerini öne sürerek kutlamalara karşı çıkabilirler. Bu durum, Türkiye’de 1 Mayıs’ın kutlanmasının her yıl yeniden tartışmalara neden olmasına yol açmaktadır.
Türkiye’de Çocuk İşçi Sayısı Artıyor!
CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, Türkiye’de çocuk işçiliği sorununun son 10 yılın en üzücü seviyesine ulaştığını belirterek dikkat çekti. Yaptığı konuşmada, her 100 çocuktan 20’sinin işte çalıştığını ve bu durumun ekonomik krizin derinleşmesiyle daha da kötüleşeceğini vurguladı. Gülcan Kış, AKP’nin yarattığı ekonomik krizin çocukları en çok etkilediğini ve bu durumun sağlık, eğitim ve beslenme sorunlarına yol açtığını dile getirdi.
TÜİK’in verilerine göre, 2023 yılında kayıtlı çocuk işçi sayısının 853 bin kişiye ulaştığını ifade eden Kış, çocuk işçiliğinin endişe verici boyutlara ulaştığını belirtti. Ekonomik zorluklarla mücadele eden ailelerin çocuklarını işe göndermek zorunda kaldığını ve bu durumun çocukların eğitimden uzaklaşmasına ve ağır çalışma koşullarında çalışmasına neden olduğunu vurguladı.
Kış, çocuk işçiliği sorununun her geçen gün büyürken hükümetin bu konuda etkili bir politika izlemediğini ifade etti. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, çocuk işçiliğine son verme sözü verdiklerini ve genç nesillere aydınlık bir Türkiye bırakacaklarını belirtti. Kış’ın konuşması, çocuk işçiliği sorununun önemini ve aciliyetini vurgularken, çözüm için politikalar geliştirilmesi gerektiğine işaret etti.
İşçi Hakları Nelerdir?
İşçi hakları, işçilerin işyerinde adil ve güvenli bir şekilde çalışma koşullarına sahip olmalarını ve temel insan haklarının korunmasını sağlayan haklardır. İşçi hakları, genellikle işçilerin çalışma süresi, ücret, iş güvenliği, sendikal haklar, eşitlik ve ayrımcılıkla mücadele gibi alanlarda korunur. İşçi hakları, ulusal yasalar, uluslararası sözleşmeler ve işçi sendikaları tarafından desteklenir ve savunulur. İşte temel işçi haklarından bazıları:
- İş Sağlığı ve Güvenliği: İşçilerin sağlığını ve güvenliğini korumak için işverenlerin gerekli önlemleri alması gerekir. İşçiler, güvenli bir çalışma ortamına ve tehlikeli koşulların önlenmesine hak sahibidir.
- Adil Ücret: İşçilerin emeklerinin karşılığını alması için adil ve yeterli ücret ödenmelidir. Ücret, işin niteliği, çalışma süresi ve işçinin yetenekleri gibi faktörlere göre belirlenmelidir.
- Çalışma Süresi ve Dinlenme Hakları: İşçilerin aşırı mesai yapmalarının önlenmesi ve düzenli dinlenme sürelerine sahip olmaları gerekmektedir. Çalışma saatleri ve dinlenme süreleri, ulusal yasalar ve iş sözleşmeleri ile belirlenir.
- Sendikal Haklar: İşçilerin sendika kurma, sendikaya üye olma ve sendikal faaliyetlere katılma hakları vardır. Sendikal haklar, işçilerin çalışma koşullarını iyileştirmek ve haklarını korumak için önemlidir.
- Ayrımcılıkla Mücadele: İşçilerin cinsiyet, ırk, din, etnik köken, engellilik gibi özelliklerine dayalı ayrımcılığa maruz kalmaması ve eşit fırsatlardan yararlanması sağlanmalıdır.
- İş Güvencesi: İşçilerin işlerinin güvence altında olması ve keyfi şekilde işten çıkarılmamaları gerekmektedir. İşten çıkarma prosedürleri, haksız işten çıkarmaları önleyecek şekilde düzenlenmelidir.
Bu temel haklar, işçilerin insan onuruna uygun bir şekilde çalışma koşullarına sahip olmalarını ve yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlar. İşçi haklarının korunması, hem işçilerin refahını hem de toplumun genel istikrarını sağlamak açısından önemlidir.
Türkiye İlk 10’da!
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) 148 ülkeyi kapsayan Küresel Haklar Endeksi‘ne göre Türkiye, 2022 yılında çalışanlar için en kötü 10 ülkeden biri olarak değerlendirildi. Bu endeks, işçi haklarına dayalı bir değerlendirme yaparak ülkelerin çalışma hayatındaki durumunu değerlendiriyor.
Rapora göre, Türkiye’nin dışında en kötü 10 ülke arasında Belarus, Brezilya, Kolombiya, Mısır, Myanmar, Filipinler, Esvatini ve Guatemala gibi ülkeler bulunuyor. Türkiye’nin bu kötü sıralamada yer almasının nedenleri arasında ise grev yasakları, sendikacıların tutuklanması ve sistematik sendika düşmanlığı gibi faktörler ön plana çıkıyor.
Küresel Haklar Endeksi, ülkeleri 5+1 gruba ayırarak değerlendirme yapıyor. En iyi grup 1 olarak belirlenirken, en kötü grup ise 5 numarayı temsil ediyor. Türkiye, 5. Grup olarak değerlendiriliyor, yani “işçi haklarının garanti altında olmaması” anlamına geliyor. Bu grupta Türkiye’nin yanı sıra Irak, İran, Pakistan ve Çin gibi ülkeler de bulunmaktadır.
Rapor, 5. Grup içerisinden en kötü 10 ülkeyi tespit ederek işçi haklarının en ciddi şekilde ihlal edildiği ülkeleri belirlemektedir. Öte yandan, 4. grup hakların sistematik ihlalini, 3. grup hakların düzenli ihlalini, 2. Grup hakların tekrar edilmesini ve 1. Grup ise ara sıra hak ihlalini ifade etmektedir.
Bu rapor, Türkiye’deki işçi haklarına ilişkin endişeleri ve iyileştirme gerekliliğini vurgulamaktadır. İşçi haklarının güvence altına alınması ve iyileştirilmesi için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiği açıkça ortaya konmaktadır.
Harika bir yazı olmuş Kübra Allah emeklerinizi boşa çıkarmasın
Teşekkürler güzel yorumunuz için ☺️