BiyografiSinema

Kumru Tibet Aydın Kimdir?

Kumru Tibet, Türk oyuncu Kartal Tibet‘in kızıdır ve 23 Nisan 1973 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. 2023 yılı itibarıyla 50 yaşındadır. Annesinin adı Gündüz Tibet’dir ve Kardeşleri Kanat Tibet ve Civan Canova’dır. Civan Canova, Kumru Tibet’in üvey kardeşidir ve Çiçek Taksi dizisinde tanınmış bir oyuncudur. Diğer kardeşi Kanat Tibet, oyuncu ve senarist olarak Amerika’da yaşamını sürdürmektedir.

Kumru Tibet, İstanbul’da eğitim hayatına başlamış ancak ailesinin seçtiği mesleği tercih etmemiş, medya ve basından uzak bir yaşam sürmüştür. Kendi yolunu seçerek film ve dizi tekliflerini kabul etmemiş ve gözlerden uzak bir hayat sürdürmüştür. Evlendikten sonra Kumru Tibet, Aydın soyadını da almıştır. Kumru Tibet’in babası Kartal Tibet, 2 Temmuz 2021 tarihinde 83 yaşında vefat etmiştir.

Kumru Tibet hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için resmi Instagram hesabını ziyaret edebilirsiniz zira internette hakkında çok fazla bir şey bulmak pek mümkün değil. Boğa burcu olması dışında elimizde bir bilgi yok diyebiliriz.

Bir Kumru Tibet Söyleşisi

İnternette bulabileceğimiz en iyi bilgi, kendisinin verdiği bir söyleşi olabilir. Bu söyleşi ile Kartal Tibet hakkında da bazı bilgilere ulaşabiliriz.

Kumru Hanım kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?

Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü mezunuyum. Okuldan sonra İngiltere’de Tiyatro kursuna gittim. Ardından burada Dialog Anlatım İletişim’de eğitim aldım ve dereceyle bitirdim. Profesyonel alanda ise uzun yıllar senarist olarak çalıştım.  Bu işe ilk adımı, babamın senaryo ekibi ile atmış olmam benim için büyük şanstı. En başta babamdan, o zamanlarda senaryo ekibimizin başında olan Ayhan Sonyürek’ten ve ekip arkadaşlarımdan çok şey öğrendim. Bu alanda   uzun süre senarist olarak ya da çeşitli projelerde babamın şahsi senaryo danışmanı olarak yer aldım. Ardından yıllar içinde editörlük çalışmalarım oldu, bunların yanı sıra bazı projelere periyodik yazılarla katkıda bulundum.  Son zamanlarda, kendi şahsi bazı projelerim üzerinde çalışıyorum ama tabii şu an için çok sistemli değil bu çalışmalar. Babamın kaybına alışmak benim için çok zor. Kendime zaman tanımaya çalışıyorum.

Kartal Tibet gibi bir ustanın kızı olmak nasıl bir duygu?

Babam elbette mesleki anlamda çok usta ve kıymetli bir isim. Yıllar boyunca çalıştığı alanlarda edindiği önemli sıfatlar saymakla bitmez. Ama takdir edersiniz ki bunların hepsinden önce, benim için en önemli ve değerli sıfatı Babam olması… Ve sanırım benim en değerli sıfatım da böyle bir babanın kızı olmak… Hayatım boyunca bana bu sıfatı o kadar güzel ve özel yaşattı, hissettirdi ki sanırım bu soruya tek bir kelime ile cevap vermem gerekse, ‘Eşsiz’ derdim… Babamın kızı olmak, eşsiz bir duygu… O kadar güzel bir kalbi ve kişiliği vardı ki, başka bir mesleği de olsa bugünkü gurur ve mutluluğu hissederdim. Kartal’ın kızı olmak, hayatta en büyük armağan bana…

Ünlü birinin çocuğu olmak sosyal hayatta size dezavantaj- avantaj sağladı mı?

Babam hayatı boyunca şöhret kavramına ve bu kavramın getirdiklerine takılıp kalmadan imzasını attığı her işi en iyi şekilde icra etmeye çabalamış bir insan. Daha çocuk yaşlarda kendi ayakları üzerinde durmaya ve çalışmaya başlamış. Annem de O da bize hayatta kendin olmanın değer ve önemini o kadar güzel aşıladılar ki sosyal hayatlarımızı da her zaman kendimiz olarak ve kendi adımlarımızla yürüdük. Bu nedenle sorunuza çok net bir cevap verebilmem mümkün değil, çünkü ünlü birinin kızı olduğum için sosyal hayatımda şu avantajı ya da dezavantajı yaşadım diyebileceğim net örneklerim yok açıkçası.

Babanızın çalışma temposu nasıldı? Evde çok vakit geçirebiliyor muydunuz?

Babamın çalışma temposu her zaman çok yoğun ve yorucuydu. Bu mesleği icra eden birinin düzenli çalışma programı ne yazık ki olamıyor. Hele yönetmenlik yaptığı uzun yıllarda -ki ben yaşım itibarı ile bu dönemi daha yoğun yaşadım- her zaman işinin ve setinin başındaydı. Bu kimi zaman, günlerce 3-4 saatlik gece uykularıyla temposuna devam etmesi anlamına geliyordu. Ama babam mesleğine aşık bir insandı ve bundan çok mutluydu. Bu tempodan aldığı enerji O’nun için çok kıymetliydi. O’nun işine olan aşkı, bundan duyduğu heyecan; biz ailesi için de en büyük mutluluk kaynağı idi. Her projesi üzerinde hep beraber konuşur, tartışır, fikir alışverişinde bulunur, en ince detayları yeri gelir beraber şekillendirirdik. Babamın hayattaki bir aşkı mesleği ise diğeri de ailesiydi. Bence bunun dengesini çok güzel, sevgiyle kurmuştu. Evet, belki mesai saatleri belli ve keskin olan bir işi yoktu ama aile olarak zaten düzenimiz bu durum üzerine kuruluydu.  Bizim doğalımız, normalimiz buydu. Her zaman doya doya beraber vakit geçirdik ve de en önemlisi paylaştığımız zamanların değerini bildik.

Malumunuz babanız geçmişte bir tiyatro oyuncusu idi. Üstelik tiyatro da yönetmenlik de yaptı. Peki sinemaya keşfedilme hikayesi nasıldı? Size anlatır mıydı?

Evet, babam Ankara Devlet Konservatuarı mezunu. Sonrasında da Türkiye’deki ilk özel tiyatro olan Meydan Sahnesi’nin kurucularından. Dediğiniz doğru, dizilerde ve sinema filmlerinde yönetmenlik yaptığı yıllarda, Türkiye’nin çeşitli illerinde Devlet Tiyatrosu yönetmeni olarak birçok güzel oyun da sahneye koydu. Bunu vurgulamanız benim için çok kıymetli, çünkü asıl kökeni tiyatro ve yaşam öyküsünden bahsederken bunu es geçmez olmaz diye düşünüyorum. Sinemada keşfedilme hikayesine gelince, zaten bu çok bilinen bir hikâye: Suat Yalaz’ın çizdiği Karaoğlan karakterinin sinemaya uyarlanmasına karar veriliyor ve bunun için bir başrol oyuncusu aranıyor. Babam o zamanlar Ankara’nın tiyatro çevresinde tanınan, başarılı bir isim. Çizilen karakter O’na hakikaten o kadar çok benziyor ki hem bu benzerlik hem de iyi oyunculuğu O’na bu rolün kapılarını açıyor. Elbette at binmeyi bilmesi gibi bu rolle bağdaşan birçok başka artısı da var. İşte böylece, babam için yeni bir mesleki macera başlamış oluyor.

Karaoğlan ve Tarkan serileri gerçekten unutulmaz yapımlar. Kartal Bey seyircinin gözünde onlarla çok bütünleşmişti. Peki özel hayatında Türk tarihine/ kahramanlarına ilgisi nasıldı?

Evet, Karaoğlan ve Tarkan serilerinin babam için çok özel bir yeri vardı. Sevenleri içinse hala çok değerli bu yapımlar. Tabii bu yapımları değerlendirirken bir bütün olarak ele almak gerekli. Çizimlerinden başlayan yolculuktan itibaren, o kadar özenli şekilde ele alınmış ve işlenmişler ki sadece babamı değil, bu çalışmaların hazırlık aşamalarında ve hayata geçmeleri esnasında kamera önünde ya da arkasında emeği geçen herkesi saygıyla anıyorum. Hakikaten Türk Sineması’nın klasiklerinden bu çalışmalar, kült diye tanımlanacak nitelikte.  Babam, özel hayatında da Tarih konusuna, özellikle de Türk Tarihine ve kahramanlarına ilgiliydi. Ve bu konuda yoğun bir kültür- bilgi birikimi vardı. Aslında bizim ailede Tarih ilgi ve sevgisi her zaman olmuştur.  Babamın annesi, yani babaannem Tarih- Coğrafya öğretmeniymiş. Başta belirttiğim gibi, seneler sonra ben de üniversitede Tarih Bölümü’nü seçtim.

Karaoğlan ve Tarkan konusunda Kartal Tibet için hangisi favoridir ? Kendisi bu çizgi romanları ayrıca takip eder miydi?

Karaoğlan ve Tarkan konusunda bir ayrımı yoktu diye düşünüyorum. İkisi de babam için çok önemli, özel ve sinema kariyerinin mihenk taşları olan çalışmalardı mutlaka. Her şeyden önce, O’nu sinema severlerle buluşturan ilk çalışmalar.  Çizgi romanlarını da mutlaka takip etmiştir canlandırmadan önce diye düşünüyorum.  Yukarıda da detaylıca anlattığım gibi O’nun açısından imzasını taşıyan her çalışma çok önemliydi. Her şeyiyle o çalışmaya kendini adar, son noktayı koyup halkın beğenisine sunduktan sonra da sıradaki çalışması için sıfırdan, aynı ciddiyetle işine koyulurdu.

Yeşilçam dostlukları hep devam etti mi? Hayatında vefasızlık ile karşılaştı mı?

Yeşilçam yıllarında o kadar zor ve kısıtlı şartlarda o kadar güzel ve temiz işler ortaya konulmuş ki bence bu süreçte kurulan dostluklar da çok güzel ve özelmiş. Babam da ne mutlu ki bu dostlukları yaşamış şanslı insanlardan. Yıllar sonra belki herkesin çalışma alanları ve hayatları ayrı yönlere gitmiş. Malum, hayatın hepimizi ayrı yöne savurabilen, karşı koyamadığımız bir rüzgârı var. Ama babamın hayatında her zaman hayranlıkla şuna şahit oldum: Yıllar boyunca beraber çalışmış, acı tatlı çok şey paylaşmış isimler; seneler sonra sık görüşemeseler de hep birbirlerinin kalbinde yer alıp, yeri gelince birbirleri için bir telefon ötedeydi. Bu doğrultuda herhangi bir vefasızlık ile karşılaştığına ve bununla ilgili serzenişte bulunduğuna hiç şahit olmadım.

Babanızla hiç setlere gittiniz mi? Setteki ve evdeki Kartal Tibet arasında farklar var mıydı?

Babamın setlerine ziyaret amaçlı gittiğim oldu. Setteki ve evdeki hali elbette birbirinden farklıydı: Biri Yönetmen Kartal Tibet, diğeri aile babası Kartal.  Sonuçta aynı kişi, aynı güzel kalp; ama iki farklı ortamın gerektirdiği ayrı sorumluluklar, iki ayrı rol…   Bu iki sıfatın ayrı ayrı haklarını verdiği ve o güzel kalbini onlara adadığı için, ne mutlu bana ki evladı olarak hem mesleki başarısını hem de ailesine olan sevgisini vurgulayan çok güzel mesajlar alıyorum sevenlerinden. Babacığımın vefatından bu yana, bu mesajların her biri inanılmaz destek oldu ve oluyor bana. Herkese çok teşekkür ederim. Hayatını mesleğine ve ailesine adamış bir insan, iki alanda da sevgi ve özverisi sevenleri tarafından anlaşılmış. Gurur verici benim için.

Babanızın oynadığı filmleri mi çok seviyorsunuz yoksa yönettiği filmleri mi?

Hepsi benim için çok özel, çok değerli.  Oynadığı filmler, babamı sevenleriyle buluşturan ilk yapımlar olduğu için paha biçilemez benim açımdan. Ama yönettiği filmler de çok kıymetli benim için: Az önce de belirttiğim gibi yaşım itibarıyla babamın yönetmenlik yaptığı döneme şahit olduğum için, her bir çalışmasını hangi şartlarda, ne kadar uğraşıp didinerek sürdürdüğünü biliyorum. Birçoğunun alt yapısında senarist olarak da yer almıştır babam, oluşum aşamasında da birebir vardır. Bazen televizyonda bir film çıkıyor mesela karşıma. Daha hangi film olduğuna vakıf olamadan, kulağıma çalınan espri ya da repliğin babama ait olduğunu anlıyorum. O filmlerin her bir planında, kelimesinde babam var benim için. Şabaniye filminde Kemal Ağabey ile koşup sarıldıkları sahne mesela… Tarifi yok benim açımdan…

Cüneyt Arkın ile aktörlük hayatında rakiplerdi. Özellikle de avantür filmlerde. Daha sonra Kartal bey Arkın’ın yönetmenliğini de yaptı. Özel hayatta dostlukları nasıldı?

Babam, Sayın Cüneyt Arkın’dan her zaman büyük bir sevgiyle bahsederdi. Kendisi ailemizde çok sevilen ve saygı duyulan bir isim olmuştur. Şahsi olarak da çok büyük bir hayranı olduğumu belirteyim.  Babam da Cüneyt Bey de mesleklerine hayatlarını adamışlar. Zamanında altta yatan tatlı bir rekabet olmuşsa da bu rekabet hep saygı çerçevesinde ve sadece mesleki anlamda kendini hissettirmiş ve işlerine başarı olarak yansımış, ne güzel.  Seneler sonra da dediğiniz gibi babamın yönetmenlik yaptığı bir çalışmada keyifle birlikte yer aldılar. Babamın cenaze günü, eşini ve ailesini temsilen gelen Kıymetli Betül Hanım’ı görmek beni çok duygulandırdı. Bu zarif davranışı hayatım boyunca unutamam. Arkın ailesine en içten sevgi ve saygılarımı gönderiyor, sağlık diliyorum.

Babanızın ismi Kartal. Çocuklarının ismi Kumru ve Kanat… İsimlerinizin hikayesini merak ettim 😊

İsimlerimizin verilme aşamalarına ait özel birer hikayesi yok. Ama bir araya gelince oluşturdukları güzel hikâyeyi, bizler yaşayarak yazdık ve yazıyoruz bence😊

Kartal Bey hangi üretimlerini daha çok beğenirdi?

Bu soruyu babama sorsanız hangi cevabı vereceğini çok iyi biliyorum, O’nu yakından tanımış herkes de çok iyi bilir, o nedenle tevazuu bir yana bırakıp dürüst olmak adına açıkça söyleyeyim: ‘ Çocuklarımı ‘ derdi…

Kartal Tibet gibi bir usta yeni dönemdeki yapımlara, yeni nesil erkek ve kadın oyunculara nasıl bakıyordu durumu nasıl değerlendiriyordu?

O her zaman sinemayı, tiyatroyu, televizyonu geçmişten bugüne ayrı ayrı kısımlar halinde değil de bir bütün olarak değerlendirirdi. Son dönemde başarılı bulduğu, beğendiği ve takdir ettiği birçok çalışma ve genç oyuncular da vardı. Babamın çalışmalarına baktığınızda; gençlerle çalışmaktan ve onlara yeni bakış açıları katmaktan keyif almış olduğunu görürsünüz. İlk çalışmasını babamla gerçekleştiren ve sonra sektörünün en değerli, en tanınmış isimleri haline gelen o kadar çok isim var ki… Babamın vefatından sonra Sevgili Ezgi Mola sosyal medyada yazmıştı. Hiç konuşması olmayan, arka planda yer aldığı çok eski bir çalışmada babam yönetmenmiş ve O’nun için senaristlere ‘Bu kıza diyalog yazın’ demiş. Babam çok ileri görüşlüydü ve insanın gözlerinin içine, uzun uzun bakarak karakter ve meslek anlamlarında adeta analizini yapardı. Bunun dışında olumsuz örnekler her dönemde, her sektörde vardır, olacaktır. Bence bu durum zamana özgün değildir. İyi ve olumlu örneklere odaklanmak daha yapıcı ve faydalı olur diye düşünüyorum şahsen.

Çok okuyan çok film izleyen birisi miydi? Ve hangi tarz kitapları okur hangi tarz filmleri izlerdi?

Çalışmadığı zamanlarda evinde vakit geçirmeyi çok severdi. Tercihi hep bu yöndeydi.  Ve evet, evdeyken çok okur ve çok film izlerdi. Hem hobi olarak yapardı bunları hem de mesleği açısından gerekli olduğuna inanırdı. Bir kere doğal olarak sürekli farklı senaryolar okur, değerlendirirdi. Bunun dışında da çok kitap okur, günde bir roman bitirdiği olurdu.  Babama kitap yetiştiremezdim. Film ve kitapların türlerinde ise kendisini kısıtlamaz, özellikle birbirinden farklı tür ve alanları takip ederdi.

Babanızın hayatını kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz?

Aklımdan ve kalbimden geçen bazı planlarım var elbette.  Civan Ağabeyimle de fikir paylaşımlarımız oluyor bu konuda. Babamın hayatını benim kalemimden okumak isteyen ve bunu bana söyleyen, yazan çok kişi var; sağ olsunlar. Ama başlarda da vurguladığım gibi, zamana ihtiyacım var. Bazı şeyler sırf yapmak için yapılmamalı, hakkı verilerek yapılmalı. Benim için, özellikle de babam söz konusu ise bu çok önemli…

Kartal Bey hayallerini gerçekleştirebildi mi? En büyük hayali neydi?

Babam o anda hangi proje üzerinde çalışıyorsa, hedefi ve hayali bu çalışmayı en temiz ve en güzel şekilde ortaya koymaktı. Tiyatroda olsun, sinemada olsun, televizyonda olsun bu hep böyleydi. Bütün enerjisini, her şeyini bu yola adar, ortaya koyardı.  Buna bağlı olarak da mesleki anlamda hayallerini gerçekleştirdi diye düşünüyorum. Özel hayatında ise her zaman en büyük arzusu sevgi saygı ile kenetlenmiş bir aile ortamı idi. O’nun sayesinde bu durum bir hayal olmaktan çıkıp bizlerin gerçeği oldu. Çok şükür.

Kartal Bey’in hobileri/ fobileri nelerdi?

Herhangi bir fobisi yoktu. Hobi olaraksa kitap okumayı, film izlemeyi, tiyatro oyunlarını takip etmeyi, ailesi ile kaliteli ve keyifli vakit geçirmeyi, spor müsabakalarını, özellikle de Beşiktaş’ının maçlarını izlemeyi severdi.  Seneler içinde yaşı ilerleyip dizi sektöründeki genel çalışma şartları da gittikçe zorlaştıkça, evinde ve ailesi ile daha çok vakit geçirmek ve biraz dinlenmek istedi.  2008 senesiydi sanırım. Çocuk yaşından beri (yaklaşık altmış sene!) yoğun şekilde çalışarak hayatını kazanmış biri için, çok mantıklı ve doğru bir karardı. O’nun sağlığı bizim için her şeyden önemliydi ve sevinerek destek olduk bu kararına. Bu noktadan sonra, hobileri arasına zaten çok sevdiği ve hayatı boyunca fırsat buldukça gerçekleştirdiğimiz seyahatler de yoğun olarak girdi. Birlikte ailece çok güzel seyahatler yaptık, gittiğimiz yerlerde birçok tiyatro oyunu, müzikaller izledik. Çok şaşırarak görüyorum ki bu yıllar için, babamla ilgili ‘Kilo aldı, eve kapandı, depresyona girdi, insanlardan kaçtı’ gibi yanlış tanımları, sanki birebir şahit olmuş ve konuya vakıfmış gibi anlatanlar, sosyal medyada yazanlar var. Bazen üşenmeyip yazıyor ve yine de saygılı yaklaşarak soruyorum ‘Kaynağınız nedir?’ diye, tabii sağlıklı cevaplar alamıyorum. Ama çok doğal, insanın bilmediği durumlar hakkında çok iyi biliyormuş gibi bir şeyler yazıp çizmesi zaten baştan sağlıklı bir durum değil.

Son yıllarında neler yaptı, zamanını nasıl geçirdi?

Hobilerinden bahsederken anlatmıştım. 2018’e kadar olan zamanımızı bu şekilde keyifle geçirdik. 2018 senesinde maalesef KOAH rahatsızlığı ortaya çıktı. Hayatımızda yeni bir süreç başladı, ama babam bu süreci de hayatında en sevdiği yer olan evinde, biz ailesi ile geçirdi. Her zamanki gibi esprili, dikkatli, kendisiyle barışık ve hayata hakimdi. Ailesi olarak her zaman yanında, yakınındaydık. Babacığım gideli yedi ayı geçti, ama hala her saniye bizimle olduğunu hissediyoruz. Sevgisi, enerjisi bize dayanma gücü veriyor.

Tv’de kendi filmlerine denk gelince izler miydi?

Kanallar arasında dolaşırken rastladığı zaman durup bakar ve o çalışma ile ilgili detayları, birkaç anısını anlatırdı.

Babanızın vefatından sonra Aylak, Eylül gibi dergiler özel çalışmalar yaptı? Onları takip ettiniz mi? Nasıllardı?

Babamın ardından yapılan çalışmaların hemen hemen hepsini, özellikle de bahsettiğiniz dergileri takip ettim ve çok memnun oldum, duygulandım.  Babamı anma niyeti taşıyordu hepsi ve zaten bu amaç benim için başlı başına çok kıymetli. Takip ettiğim her çalışma, okuduğum her satır benim için çok özel ve her zaman da öyle kalacak.  Babamın ardından sosyal mecrada üzüntülerini belirten, biz ailesine sabır ve başsağlığı dileyen, babamla yaşanmış anılarını yazan herkese bir evlat olarak çok teşekkür ediyorum. Acımıza ortak oldular.  Bu arada Aylak Dergi’de, babamla ilgili de bir yazım yayınlandı o dönem. Bu ricalarını bana ilettiler: Babamdan sonra kalemi ilk elime alışımdı, benim için çok zor ama çok anlamlıydı.

Kartal Tibet’in oynadığı en sevdiğiniz 3 filmi ve yönettiği en sevdiğiniz 3 yapımı söyleyebilir misiniz?

Ayırmasam olur mu? 😊 Hakikaten düşünüyorum da ayırt etmem çok zor. Çok klişe olacak ama ‘Hepsi’ diyeceğim, çünkü içlerinde babam var.

Bu projede sizlere hizmet edebilmek için 12 yıllık bir deneyimi önünüze seriyor ve kullanıcı dostu arayüzümüz ile keyifli vakit geçirebilmenizi sağlıyorum. Bu platformu benimsedikçe ne kadar rahatlayacağınızı kendiniz görün. Size vaat ettiğim en iyi şey…

Bu yazıya bir tepki ver!

İlgili Yazılar

9 sayfadan 1.

Yanıtla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir