Petra, tarihi ve arkeolojik zenginlikleriyle dünya çapında ün kazanmış bir antik kenttir. Ürdün toprakları üzerinde yer alan bu muazzam şehir, Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasında mistik bir atmosferde yükselmektedir. Tarihi boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Petra’nın izlediği yollar, Amarna mektuplarından Roma İmparatorluğu’nun işgaline, günümüze kadar birçok olayın tanığı olmuştur.
Petra İsimlendirme ve Kökeni
Petra’nın ismi, geçmişte farklı kaynaklarda değişik şekillerde anılmıştır. Amarna mektupları, bu antik kentin adının Pel, Saleh veya Seir olarak geçtiğini ortaya koymaktadır. Josephus’un eserlerine göre, Musa’nın zamanında bu bölgeye yerleşen Medyanlılar tarafından kurulan şehrin eski adı Rekem’dir. Ancak, tarihi kaynaklarda ve araştırmalarda farklı isimlere rastlanması, Petra’nın isim kökeninin belirsizliğini korumaktadır.
Arkeolog Dan Gibson’un iddiasına göre, şehrin Arapça adı Bakka veya bekke olabilir ve Kur’an’da bahsedilen kutsal yerin Petra olduğunu ileri sürmektedir. Ancak, bu teori genel kabul görmemiş ve isim konusundaki belirsizlik devam etmektedir.
Petra’nın Tarihçesi
Petra, tarihi boyunca bir dizi önemli olaya ve medeniyetin etkileşimine tanıklık etmiş mistik bir antik kenttir. MÖ 4. yüzyılda Nebatiler tarafından kurulduğu düşünülen Petra, MÖ 400 ile MS 106 yılları arasında Nebatiler’in başkenti olarak altın çağını yaşadı. Nebatiler, Petra’yı zengin ticaret rotalarının kavşağında yer alması ve su kaynaklarına sahip olması nedeniyle stratejik bir konumda kurdu.
Petra’nın zirvesi, Nebatiler döneminde, özellikle Kral Aretas IV (9-40 CE) yönetiminde, göz alıcı yapılarla süslendi. Büyük tapınaklar, saraylar ve tiyatro gibi görkemli yapılar, Petra’nın Nebatiler’in kültürel ve ekonomik başkenti olduğunu gösteren anıtlar haline geldi. Şehir, kervan yolları üzerinde bir ticaret merkezi olarak önem kazandı ve zenginlik ve refahın sembolü haline geldi.
Ancak, Petra’nın altın çağı Roma İmparatorluğu’nun kontrolüne geçtikten sonra son buldu. MS 106 yılında Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilen şehir, zamanla ekonomik sıkıntılar ve depremlerle karşı karşıya kaldı. Roma İmparatorluğu’nun düşüşüyle Petra’nın önemi azaldı ve zamanla unutulmaya terk edildi.
Petra, 1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından yeniden keşfedildi. Burckhardt, Arap kıyafetleri giyinerek ve Müslüman bir yolcu gibi davranarak Petra’ya gizlice girmeyi başardı. Bu keşif, Petra’nın yeniden dünya çapında ilgi görmesine ve antik dünya harikaları arasında öne çıkmasına neden oldu.
Mimari Harikalar
Petra, eşsiz mimari yapılarıyla dikkat çeker. Kireç taşına oyularak inşa edilen tiyatro, tapınaklar ve evler, şehrin büyüleyici atmosferini oluşturur. El-Hazne ve Roma dönemine ait amfitiyatro, Petra’nın simgelerindendir. Kum taşından oyulmuş tapınaklar, amfitiyatro, mezarlar ve rölyeflerle süslenmiş yapı, 100 kilometrekarelik bir alana yayılmıştır.
Petra’nın Keşfi ve UNESCO Dünya Mirası
Petra, 1812’de İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından yeniden keşfedildi. 1985’te UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası olarak kabul edilen bu antik kent, 2007’de Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri seçilmiştir. Machu Picchu ile birlikte kardeş şehir olarak kabul edilen Petra, tarih ve kültür meraklılarının ilgisini çekmektedir.
Petra Müslümanların İlk Kıblesi Mi?
Petra, bazı araştırmacılar tarafından Müslümanların ilk kıblesi olduğu iddiasıyla gündeme gelmiştir. Dan Gibson’a göre, Muhammed’in yaşadığı yerin Mekke değil Petra olduğunu savunan görüşler bulunsa da bu iddia genel olarak kabul görmemiştir.
Petra’nın Film ve Oyunlardaki Etkisi
Petra’nın büyüleyici atmosferi ve antik dokusu, sinema ve televizyon dünyasında da kendine geniş bir yer bulmuştur. Şehir, pek çok ünlü yapımın çekim mekanı olmuş ve tarihi zenginlikleriyle film yapımcılarını cezbetmiştir. 1977 yapımı “Sinbad and the Eye of the Tiger,” Terra X – Expedition ins Unbekannte (1984) TV Serisi, 1989 yapımı “Indiana Jones: Son Macera,” 1997 yapımı “Mortal Kombat: Annihilation,” 2001 yapımı “Mumya Geri Dönüyor,” ve 2015 yapımı “Queen of the Desert” gibi önemli eserler, Petra’nın büyüsünü seyirciyle buluşturmuştur. Ayrıca, bu antik kent, oyun dünyasında da kendine bir yer edinerek Wolfteam oyunundaki haritalardan birine ilham kaynağı olmuştur. Petra’nın tarih ve mitolojiyle iç içe geçmiş atmosferi, film ve oyun yapımcılarını etkileyen bir kaynak olmaya devam etmektedir.
Petra, tarih ve mimari harikasıyla dünya üzerinde eşsiz bir konuma sahip bir antik kenttir. Günümüzde turistlerin ilgisini çeken bu gizemli şehir, geçmişin izlerini taşıyan bir açık hava müzesi gibidir. Arkeolojik keşifler ve kültürel önemiyle Petra, insanlığın ortak mirasının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu eşsiz şehir, geçmişin gizemini günümüze taşıyan bir zaman kapsülü olarak hayranlık uyandırmaya devam etmektedir.
Kesinlikle gidilip görülmesi gereken büyülü bir yer. Yazı için teşekkürler..