Sabahattin Ali, 1907 yılında Eğridere’de (bugünkü Bulgaristan sınırları içinde) doğmuş, Türk edebiyatının önemli yazarlarından biridir. Edebiyat dünyasına öykülerle başlamış, daha sonra romanları ve denemeleriyle de tanınmıştır. Eserlerinde genellikle insan ilişkilerini, toplumsal sorunları ve insan psikolojisini işlemiştir. Hem yazdığı eserler hem de kişiliğiyle edebiyat dünyasında önemli bir yere sahiptir.
Sabahattin Ali, öğretmenlik kariyerine İstanbul Muallim Mektebi’nden mezun olduktan sonra Yozgat Merkez Cumhuriyet İlkokulu’nda başlamıştır. Daha sonra Almanya’ya eğitim amacıyla gönderilmiş, ancak kısa süre sonra Türkiye’ye dönmüştür. Türkiye’ye döndükten sonra Bursa’nın Orhaneli ilçesinde ve sonra da Aydın’da öğretmenlik yapmıştır. Aydın’da komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla soruşturma geçirmiş ve bir süre hapis cezası almıştır. Hapisten çıktıktan sonra Konya Ortaokulu’nda Almanca öğretmeni olarak görev yapmıştır.
Ancak, Sabahattin Ali’nin öğretmenlik kariyeri sadece mesleki başarılarla değil, aynı zamanda siyasi nedenlerle de gölgelenmiştir. 1932 yılında, Atatürk ve İsmet İnönü gibi Türk devlet yöneticilerini eleştirdiği iddiasıyla tutuklanmış ve önce Konya, ardından da Sinop Cezaevi’ne gönderilmiştir. Burada kaldığı sürede, Cumhuriyet’in 10. kuruluş yıl dönümü sebebiyle çıkan genel aftan faydalanarak serbest kalmıştır.
Sabahattin Ali’nin yaşadığı hapis deneyimleri, eserlerine ve kişisel hayatına derin izler bırakmış ve edebi eserlerinde toplumsal eleştirilere daha da yoğun bir şekilde yer vermesine neden olmuştur. Bugün Sinop Cezaevi, onun hafızasını yaşatmak amacıyla müze olarak ziyaret edilebilmektedir.
Sabahattin Ali Neden Hapse Girdi?
Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Sabahattin Ali, hem eserleriyle hem de kişiliğiyle dikkat çekmiştir. Ancak, onun hayatında karanlık bir dönem de vardır: cezaevine girişi. Peki, Sabahattin Ali neden hapse girdi?
Sabahattin Ali’nin cezaevine girişinin ardında çeşitli etkenler bulunmaktadır. Bunların başında dönemin siyasi atmosferi gelir. 1930’ların Türkiye’sinde siyasi baskılar oldukça yaygındı ve farklı düşünceleri savunanlar sık sık hedef haline geliyordu. Sabahattin Ali de muhalif yazıları ve tutumlarıyla bilinirdi. Özellikle, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Yeni Dünya” başlıklı yazısı, dönemin siyasi otoriteleri tarafından tepkiyle karşılanmış ve Ali hakkında dava açılmıştır. Bu yazıda, totaliter rejimlere eleştirel bir bakış açısıyla insan hakları ve özgürlükler konuları işlenmişti. Ancak, Sabahattin Ali’nin cezaevine girişi sadece bu yazıyla sınırlı değildir. Bazı kaynaklar, Sabahattin Ali’nin muhalif siyasi görüşleri nedeniyle gözaltına alındığını ve cezaevine konulduğunu belirtmektedir. Ancak, kesin bir bilgi bulunmamakta ve bu konuda farklı teoriler ortaya atılmaktadır.
Sabahattin Ali’nin hapse girişi, edebiyat ile siyaset arasındaki ince çizginin de bir yansımasıdır. Edebiyatçılar, toplumsal sorunları ve adaletsizlikleri eleştiren eserler kaleme alırken siyasi otoritelerle sık sık karşı karşıya gelmişlerdir. Sabahattin Ali de bu geleneğin bir parçası olmuş ve kalemiyle haksızlıklara, baskılara ve totaliter rejimlere karşı durmuştur.
Sabahattin Ali’nin Hapiste Yazdığı Şiir
Sabahattin Âli, 26 Aralık 1932 – 29 Ekim 1933 tarihleri arasında önce Konya sonra Sinop Cezaevinde tutuklu olarak kaldı. Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşan yazar, Sinop Cezaevinde geçirdiği sürede “Hapishane – 5” isimli şiirini kaleme aldı. Bu şiir daha sonra Kerem Güney, Edip Akbayram ve Hayko Cepkin gibi birçok sanatçı tarafından şarkı olarak farklı tarzlarda seslendirilmiştir. Sabahattin Ali’nin unutulmaz şiirini yazdığı, şimdi müzeye dönüştürülen hücresi turistlerin en ilgisini çeken yer. Şair, kapatıldığı hücrede kalenin surlarına çarpan deli Karadeniz’in dalgaları eşliğinde ve içinde sevdiklerine, memleketine ve en çok da özgürlüğe duyduğu hasretle dünyaya getiriyor şiirinin ilk satırlarını.
Başın öne eğilmesin Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın Aldırma gönül aldırma
Dışarda azgın dalgalar Gelir duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar Aldırma gönül aldırma
Dertlerin kalkınca şaha Bir sitem yolla Allah’a
Görecek günler var daha Aldırma gönül aldırma
Görmek istersen denizi Yukarıya çevir yüzü
Deniz gibidir gökyüzü Aldırma gönül aldırma
Kurşun ata ata biter Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter Aldırma gönül aldırma
Sabahattin Ali, 8-9 ayını geçirdiği Sinop Cezaevi’ni, hem “dışarda deli dalgalar/gelip duvarları yalar/seni bu sesler oyalar/aldırma gönül aldırma” diyerek mısralara dökmüş hem de “Duvar” isimli öyküsünde olduğu gibi “Tüylerinden sular damlayarak surların arkasında yükseliveren deniz kuşları demir parmaklıklara hayretle gözlerini kırparak bakarlar ve hemen uzaklaşırlardı” şeklindeki cümlelere. Sabahattin Ali’nin etkisi sadece kendi eserleriyle sınırlı kalmamış, Sinop Cezaevi’nin edebiyata katkıları da dikkat çekicidir. Cezaevinde yatan diğer usta kalemlerden Refik Halid Karay’ın “Memleket Hikayeleri” adlı kitabında yer alan “Şaka” öyküsüne, Ahmet Bedevi Kuran’ın “Meşrutiyet Zamanının Fizanı Sinop” adlı anılarına, Kerim Korcan’ın kızına yazdığı dizelere ve “İdamlıklar” adlı öyküsüne esin kaynağı olmuş, özgürlüğü hapsetse de edebiyata katkılar vermiştir.