Cumhuriyetimizin kuruluşu, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve sonrasında aziz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının liderliğindeki ulusal mücadele ile şekillenmiş tarihi bir dönemin sonucudur. Söylerken bile tüylerimi diken diken yapan “Cumhuriyet” ülkemizde ne şartlarda kuruldu gelin bu güzel günde tekrar hatırlayalım…
Bir İmparatorluğun Yıkılışı
Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı’na girdiğinde zaten içsel sorunlarla ve gerileme ile mücadele ediyordu. Savaşın sonlarına doğru, Osmanlı İmparatorluğu için kaçınılmaz bir çöküş dönemi başladı.
Mondros Ateşkes Antlaşması (1918)
Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı’nın sonunda 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzaladı. Bu antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşı kaybettiğini resmen kabul etti ve İtilaf Devletleri (Fransa, İngiltere, İtalya) tarafından kontrol edilen bölgelere yerleşimlerine izin verdi. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu’nun ordusu büyük ölçüde dağıtıldı.
İstanbul’un İşgali (1918-1923)
Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında İstanbul, İtilaf Devletleri tarafından işgal edildi. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan birlikleri şehre yerleşti. Bu işgal, Osmanlı hükümetinin otoritesini büyük ölçüde sınırladı ve Osmanlı Devleti’nin kontrolünü zayıflattı.
Yunan İşgali ve Büyük İzmir Yangını (1919)
15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu İzmir’i işgal etti. Bu işgal, Anadolu’da büyük bir tepki yarattı ve ulusumuz arasında Millî Mücadele’nin başlamasına yol açtı. Yunan işgali sırasında, Büyük İzmir Yangını olarak bilinen büyük bir yangın meydana geldi, bu da şehrin büyük bir kısmının tahrip olmasına neden oldu.
Ulusal Mücadele ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Liderliği
Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak ulusal mücadelenin önderi oldu. Anadolu’da bir dizi kongre ve toplantı düzenleyerek ulusal iradenin önemini vurguladı ve bağımsızlık mücadelesini başlattı.
Mebusan Meclisi’nin Dağıtılması (1920)
İstanbul’da bulunan Osmanlı Mebusan Meclisi, İtilaf Devletleri tarafından dağıtıldı. Bu olay, milletimizin iradesini temsil edecek yeni bir meclis kurma gerekliliğini vurguladı.
Büyük Millet Meclisi’nin Kuruluşu (1920)
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplandı ve ulusal iradenin simgesi haline geldi. TBMM, bağımsızlık mücadelesini yürütmek ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine bağımsız bir devlet kurmak amacıyla çalışmaya başladı.
Cumhuriyet meşalesi meclisin demokrasi inancıyla yanmaya başladı… Başkomutanımız Atatürk liderliğinde çıktığımız bu yolculukta hangi koşullarda küllerimizden doğduk hiç düşündünüz mü?
Ulusal İradenin Seslenişi!
Mustafa Kemal liderliğindeki ulusal mücadele, halkın iradesini öne çıkaran ve ulusumuzun kendi kaderini belirlemesini hedefleyen bir mücadeleydi. Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar, ulusal iradenin önemini vurguladı. Bu süreçte, “Büyük Millet Meclisi” adıyla toplanan meclis, ulusal iradeyi temsil etti ve Mebusan Meclisi’nin yerini aldı.
İlk Anayasamız ve O Kutlu Gün!
Meclisimiz, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu kabul ederek egemenliği bizlere verdi. Saltanat hükümeti, bu değişikliği kabul etmedi ve 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırarak meclisin daha da önemli hale gelmesini sağladı. Ardından, Atatürk liderliğindeki Türkiye Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi olarak kurulduğunu ilan etti. Bu ilan, atamızın da dediği gibi bizleri muasır medeniyetler seviyesine çıkaracak bir adımdı.
Cumhuriyet’imiz İçin Tek Yumruk Oldular!
Cumhuriyetimizin kurulması sürecinde, milletimiz ve özellikle de Kurtuluş Savaşı’na katılan aziz insanlarımız büyük fedakarlıklar yapmışlardır.
Kurtuluş Savaşı sırasında binlerce insan şehit olmuş ve bir o kadarı da gazilik unvanını kazanmıştır. Bu insanlar vatanları ve biz gelecek nesiller için canlarını hiç düşünmeden feda etmişler.
Maddi Sıkıntılar Onları Yıldırmadı
Aziz Türk milleti, Kurtuluş Savaşı sırasında büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Savaşın finansmanı için halk, altın, gümüş, takı, ziynet eşyalarını bağışlamış ve toplamıştır.
Cephede Çalışan Kadınlarımız
Kadınlarımız o zamanlar onlara tek sorumluluk olarak biçilen ev işlerini yapmakla kalmamış, aynı zamanda cephede hemşirelik yapmış ve erkeklerle birlikte omuz omuza savaşmışlardır.
Halide Edib Adıvar: Halide Edib Adıvar, hem yazıları hem de eylemleri ile Kurtuluş Savaşı’na katkıda bulunan önemli bir yazardır. Aynı zamanda yaralı askerlerimizin bakımı ve moral desteği için gönüllü olarak çalışmıştır.
Nezihe Muhiddin: Nezihe Muhiddin, kadın hakları savunucusu ve aktif bir cumhuriyet taraftarıydı. Kurtuluş Savaşı sırasında yaralı askerlere yardım etmek ve cephedeki kadınlarımızın sorunlarına çözüm bulmak için çalıştı.
Şerife Bacı: Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı sırasında silah altına alınmış ve cephede savaşmıştır. Cesareti ve fedakarlığıyla tanınır.
Kara Fatma: Kara Fatma, Kurtuluş Savaşı’nda öne çıkan bir diğer kadındır. Cepheye malzeme taşıma ve cephede savaşma gibi görevlerde yer aldı.
Hatice Aslan: Hatice Aslan, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı döneminde çocuk yaşta silah altına alınan kadınlardan biridir. Cephede mücadele etmiş ve yaralı askerlere bakmıştır.
Kadınlarımız, Kurtuluş Savaşı’nda büyük fedakarlıklar göstermiş ve cumhuriyetin kurulmasına önemli katkılarda bulunmuşlardır. Cephede çalışan kadınlar, savaşın yanı sıra yeni bir Türkiye’nin inşasına katkıda bulunarak toplumsal, siyasi ve ekonomik açıdan daha eşit bir toplumun temellerini atmışlardır.
Cephede yılmadan koşan, yardımını esirgemeyen kadınlarımız kadim tarihimizde özel bir yere sahiptirler. Cumhuriyetimizin kuruluş sürecindeki fedakarlıkları ve çabalarını saygı ve sevgiyle anıyoruz.
Cumhuriyetimizin Hukuksal Temelleri ve Reformlar
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, hukuki temelleri ve beraberinde getirdiği reformlar, ülkenin tarihinde dönüm noktası olan bir süreci işaret eder. Cumhuriyetin hukuksal temelleri ve getirdiği reformlar, bizlerin şu an hür ve demokratik bir ortamda bulunabilmemizin yegane sebebidir.
Halk Egemenliği ve Laiklik
Cumhuriyetin hukuki temelleri, halk egemenliği ilkesi etrafında şekillenmiştir. Hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesi, ülkemizde demokratik bir yönetim anlayışının temelini atmıştır. Laiklik ilkesi ise din ve devlet işlerinin ayrılmasını sağlamış, dinin kamusal alanda etkisini azaltmış ve din özgürlüğünü güvence altına almıştır.
İlk Anayasa ve Yeni Türk Devleti
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası 1924’te kabul edildi ve bu anayasa ile Türkiye’nin yönetim şekli cumhuriyet olarak belirlendi. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçildi. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasını sona erdiren ve yeni bir devletin temellerini atan önemli bir adımdı.
Hukuk Reformu
Cumhuriyet döneminde hukuk sistemi büyük bir reform sürecinden geçti. İsviçre Medeni Kanunu model alınarak yeni bir Medeni Kanun kabul edildi. Bu, kadın haklarına ve aile hukukuna önemli katkılarda bulundu. Ayrıca, Ceza Kanunu ve Ticaret Kanunu da modernleştirildi.
Eğitim Reformları
Cumhuriyetimiz, eğitim sistemi reformlarıyla eğitim alanında önemli adımlar attı. Eğitim, laik ve bilimsel bir temele dayandırıldı. Zorunlu ilköğretim ve eğitim hakkı sağlandı. Türk alfabesi, Latin alfabesi ile oluşturuldu ve okuryazarlık oranları arttı.
Kadın Hakları
Cumhuriyet döneminde kadın haklarına büyük önem verildi. Kadınlar oy hakkı kazandı ve toplumsal hayatta daha aktif bir rol oynamalarına olanak tanındı. Medeni Kanun ve aile içi ilişkilerde kadınların haklarına dair reformlar yapıldı. Biz kadınlar şu anda her alanda erkeklerle omuz omuza çalışabiliyorsak, kendimizi özgür bir şekilde ifade edebiliyorsak bunları Atatürk’e ve aziz cumhuriyetimize borçluyuz…
Ekonomik Reformlar
Cumhuriyet döneminde ekonomik reformlar gerçekleştirildi. Tarımın modernleştirilmesi ve sanayinin geliştirilmesi için önemli adımlar atıldı. Türk ekonomisi daha istikrarlı ve sürdürülebilir hale getirildi.
Kültürel Değişim ve Sanat
Cumhuriyet dönemi, Türk kültür ve sanatının yeniden tanımlanmasına öncülük etti. Türk müziği ve edebiyatı, modernleşme ve batılı etkilerle buluştu. Tüm at gözlüklerini bir kenara bırakarak kendimizi çağdaş bir dünyaya açmamızın hikayesiydi aslında bu.
Cumhuriyetin Bir Devlet İçin Önemi
Cumhuriyet, bir devletin yönetim şekli olarak halkın seçtiği ve bizlere aydınlık bir geleceği sunan yegane sistemdir.
- Cumhuriyet, halkın yönetimi elinde tuttuğu bir sistemdir. Bu, vatandaşların kendi kaderlerini belirleme hakkına sahip olduğu anlamına gelir. Halk, temsilcilerini seçerek ve demokratik süreçlerle devletin yönetimine katkıda bulunur.
- Cumhuriyet, eşitlik ve adaleti teşvik eder. Her birey yasaların önünde eşittir ve hakları korunur. Bu, ayrımcılığın ve zulmün önlenmesine yardımcı olur.
- Cumhuriyet, insan haklarına saygıyı ve bireylerin temel özgürlüklerini korumayı amaçlar. Düşünce, ifade, inanç ve örgütlenme özgürlükleri gibi haklar önemlidir.
- Cumhuriyet, toplumsal gelişmeyi teşvik eder ve bilim, teknoloji, kültür, ve sanatın ilerlemesine olanak tanır. Bu, bir ülkenin rekabetçiliğini artırır ve uluslararası arenada saygınlığını artırır.
- Cumhuriyet, bir ülkenin birliğini ve bütünlüğünü korur. Farklı etnik, dini ve kültürel grupların bir arada yaşamasını teşvik eder.
Ulu Önderimiz Cumhuriyet ve Demokrasi Hakkında Neler Söyledi?
- “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
- “Demokrasi en iyi idaredir.”
- “Bizim devlet modelimiz, Türk milletinin karakterine ve terbiyesine en uygun modeldir.”
- “Demokrasi, halkın iradesine saygıyı gerektirir, halk da doğru seçimi yapabilmek için eğitilmelidir.”
- “Türk milletinin karakteri, medeniyetimizin yüksekliklerine erişmesi yolunda onu teşvik eder.”
- “Cumhuriyet yönetiminde sırf nüfusun yarısına değil, bütün nüfusa hizmet etmek lâzımdır.”
- “Büyük Türk milleti devlet idaresini demokrasi ile düzeltmiştir.”
Atamızın Bir Anısı…
Atatürk’ün Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda yaşadığı unutulmaz anekdotlardan biri, 1924 yılında gerçekleşen İzmir İktisat Kongresi’ne dairdir. Bu kongre, Türkiye’nin ekonomik politikalarını ve reformlarını tartışmak amacıyla düzenlenmişti.
Kongre sırasında bir gün, Atatürk ve beraberindekiler İzmir Kordon’da yürüyüş yapıyordu. Birdenbire, bir gazete satıcısı ellerindeki gazeteleri sallayarak, “Efendim, bu gün Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, yeni bir devir açılmıştır!” diye bağırmaya başladı. Atatürk, bu coşkulu haberi duyduğunda güler yüzle gazeteciyi yaklaştırdı ve bir gazete satın aldı.
Atatürk, gazeteyi inceledi ve kongre ile aynı döneme denk gelen Cumhuriyet’in ilan edildiği haberiyle oldukça memnun oldu. Kongre üyelerine yaklaştı ve “Arkadaşlar, şu anda okuduğum bu gazete, Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı bir ana tanıklık ediyor.” dedi.
Bu anekdot, atamızın Cumhuriyet’in ilan edildiği o çetin yıllarda bile ekonomik meseleler ve ulusal kalkınma konularına ne kadar büyük önem verdiğini ve halkının heyecanını nasıl içten bir şekilde paylaştığını gösterir. Işığın bol olsun atam, biz daima izindeyiz!
Cumhuriyetimizi Yazan İlk Manşetler
Dönemin ulusal basını, cumhuriyetimizin ilanı ve sonrasındaki gelişmeleri manşetlerinden milletimize duyurarak büyük bir coşku ve heyecanla karşılamıştır. İşte o dönemdeki gurur verici manşetlerden bazıları:
Türk İstiklâl Gazetesi: Cumhuriyetin ilanına dair, “Türkiye Cumhuriyeti İlan Edildi!” başlıklı manşeti ile aziz milletimize cumhuriyetin müjdesini vermiştir. Gazetenin sahibi Yunus Nadi’dir.
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi: Bu gazete, 29 Ekim 1923 tarihini “Büyük Millet Meclisi dün gece sekiz buçukta Türkiye Devleti’nin şeklini müttefikan ‘Cumhuriyet’ olarak tespit ve dokuza çeyrek kala Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerini müttefikan ‘Reis-i Cumhur’ seçildi.” şeklindeki manşetiyle kutlamıştır.
İkdam Gazetesi: İkdam gazetesi manşetinde, “Yeni Türkiye Devleti’nin şekli hükümeti Cumhuriyettir.” ifadesi ile Cumhuriyetin ilanını bildirmiştir.
Anadolu’da Yenigün Gazetesi: Cumhuriyetin ilanının ardından, gazete, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın seçilmesi ve yaptığı konuşmayı manşetlerinde yer vermiştir.
Yabancı Basında Türkiye Cumhuriyeti
Cumhuriyetimizin kuruluşu, ulusal birçok gazete ve yabancı basın organları tarafından önemli bir olay olarak yansıtılmıştır. Yurtdışı basınında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile ilgili genellikle olumlu ve hayranlık dolu haberler ve makaleler yayınlanmıştır. Bu olayın yabancı basında nasıl yansıtıldığını daha iyi anlamak için bazı örnek başlıkları ve haberleri inceleyebiliriz:
The New York Times, 29 Ekim 1923: “Türkler Cumhuriyeti İlan Etti, Saltanat Sona Erdi – Mustafa Kemal Paşa Devlet Başkanı İlan Edildi.” Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün devlet başkanı ilanı hakkında detaylı bir haber yazıldı.
The Times, 30 Ekim 1923: “Yeni Türkiye Cumhuriyeti – Mustafa Kemal Atatürk Devlet Başkanı Olarak Seçildi.” Türkiye’nin cumhuriyet ilanı ve Atatürk’ün devlet başkanı olarak seçilmesi hakkında kapsamlı bir makale yazıldı.
Le Figaro, 30 Ekim 1923: “La République Turque – Mustapha Kemal est élu Président de la République.” Fransızca yayınlanan gazetede Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı ve Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi hakkında bilgiler içeren bir haber.
The Guardian, 30 Ekim 1923: “Turkey Proclaimed Republic – Mustapha Kemal President.” İngiliz gazetesinin manşeti, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanını ve Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini duyuruyor.
Berliner Tageblatt, 30 Ekim 1923: “Die Türkei ist eine Republik – Mustafa Kemal zum Präsidenten gewählt.” Almanca gazetede, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi hakkında bir haber.
Yabancı basın, Türkiye’nin cumhuriyet ilanını dünya genelinde önemli bir gelişme olarak tanımış ve Atatürk’ün liderliğini takdir etmiştir. Atamız, silah arkadaşları ve cumhuriyetin kurulmasında emeği geçen herkes tüm dünyada yankı uyandırmıştır. Her gün, dünyanın dört bir yanından atamızı görmeye gelen, tarihimizi öğrenmek isteyen milyonlarca insan görüyoruz. Bu özel günde de sizleri 100. yılımızı kutlamaya, sesimizi duyurmaya ve kalplerde birlik olmaya davet ediyorum.
Cumhuriyet rejimine sahip çıkmak ve onu yaşatmak, hepimizin başlıca vatandaşlık görevidir. Herkesin yasalar önünde eşit olduğu, adil bir toplum için yaşasın Cumhuriyet! Tekrar büyük bir coşkuyla söylemek istiyorum: 100. yılımız kutlu olsun, daha nice 100 yıllara!