Osmanlı İmparatorluğu’nun 9. padişahı, 74. İslam Halifesi, “İki Kutsal Caminin Hizmetkârı” unvanına sahip Yavuz Sultan Selim’in hayatı, imparatorluğun altın çağına damgasını vuran bir dönemi temsil eder.
Yavuz Sultan Selim’in Erken Yılları ve Trabzon’daki Yönetimi
Yavuz Sultan Selim’in hayatının önemli bir bölümü, Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu sınırlarında, özellikle de Trabzon sancağında geçti. Babası II. Bayezid tarafından Trabzon sancağına atanması, genç şehzadenin yöneticilik ve strateji becerilerini geliştirmesi adına bir fırsat sundu.
Trabzon’da geçirdiği 24 yıl boyunca, sadece bir yönetici olarak değil, aynı zamanda bölgedeki dış tehditleri gözlemleyerek Osmanlı Devleti için stratejik bilgiler topladı. Gürcü prenslikleri ve Şah İsmail’in faaliyetleri gibi önemli konularda devlet merkezine düzenli olarak raporlar göndererek, Osmanlı’nın doğu sınırlarının güvenliğini sağlamaya çalıştı.
Şehzade Selim’in Cevval Karakteri
Babası II. Bayezid döneminde, genellikle barışçıl bir politika izleniyordu. Ancak Şehzade Selim, abisi Şehzade Ahmed gibi daha cevval bir karaktere sahipti. Bu özelliği ona, “Yavuz” yani “Acımasız Selim” unvanını kazandırdı. Trabzon’da görev yaptığı süre zarfında, bu cevval karakteriyle tanındı ve böylece sadece ismiyle değil, eylemleriyle de anılmaya başlandı.
Safevi Tehdidi ve Şah İsmail
Trabzon’daki görev sürecinde, Şah İsmail’in faaliyetlerini yakından takip etti. Özellikle, Gürcü prenslikleriyle olan ilişkiler ve Şah İsmail’in Dulkadiroğlu Beyliği üzerine sefer düzenlemesi, Şehzade Selim’in dikkatini çekti. Bu süreçte, Şehzade Selim, Safevi Tehdidi karşısında ilk kez açıkça tavır alarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarını koruma misyonunu üstlendi.
Erken yıllarındaki bu deneyimler, Yavuz Sultan Selim’i ilerleyen yıllarda Osmanlı tahtına çıktığında daha donanımlı ve stratejik bir lider haline getiren önemli faktörlerden biri oldu. Trabzon’daki bu görevi, Osmanlı’nın doğu sınırlarına dair bilgi ve deneyim kazanmasını sağlayarak, Yavuz Sultan Selim’in liderlik yolculuğunu şekillendiren bir dönem olarak öne çıktı.
Sultan Selim Döneminde Taht Kavgaları ve Veliahtlık
Şehzade Selim’in tahta çıkış süreci, abisi Şehzade Ahmet’in ve diğer şehzadelerin yer aldığı entrikalarla dolu bir dönemi içerir. Veliaht ilan edilmesi, Osmanlı tahtının aslanları arasında bir mücadeleyi simgeler.
Şehzade Ahmed, Şehzade Korkut ve Şehzade Selim
Sultan II. Bayezid’in üç oğlu arasında veliahtlık ve taht mücadeleleri oldukça karmaşık bir süreçti. Sultan’ın üç oğlu arasında Şehzade Ahmed en büyüğü, Şehzade Korkut ise ortanca ve Şehzade Selim en küçüğüydü. Bu durum, taht kavgalarının temelini atmıştı.
Devlet erkanı, Sultan II. Bayezid’in ölümü ve tahtın devredilmesi konusunda Şehzade Ahmed’i daha uygun görmekteydi. Ancak bu sırada devletin önemli figürleri, özellikle de vezirler, Şehzade Selim’e karşı bir kışkırtma kampanyası yürütmekteydiler. Şehzade Selim, veliahtlık konusunda babasına karşı mücadele eden kardeşleri arasında daha cevval ve kararlı bir karaktere sahipti.
Şahkulu İsyanı ve Şehzade Selim’in Tavrı
1511 yılında, Şah İsmail yanlısı bir isyancı grup, Sultan II. Bayezid’in öldüğünü ve şehzadelerin birbirleriyle savaşmaya başladığını iddia ederek Şahkulu önderliğinde Teke civarında isyan başlattı. Bu durum, taht kavgalarını körükleyen bir faktördü.
Şehzade Selim, sessiz kalmayarak Safeviler’e karşı açıkça düşman olduğunu belirtti. Bu, onun liderlik ve taht mücadelesindeki kararlılığını gösteren önemli bir adımdı.
Vezir-i Azam Hadım Ali Paşa ve İsyanın Bastırılması
Sultan II. Bayezid, isyanın bastırılması için Vezir-i Azam Hadım Ali Paşa’yı görevlendirdi. Ancak bu görev sırasında Vezir-i Azam Hadım Ali Paşa şehit oldu. Bu durum, Şehzade Ahmed’in Yeniçeriler karşısında prestij kaybetmesine yol açtı ve taht mücadelesindeki dengeyi değiştirdi.
Şehzade Selim’in Veliaht İlan Edilmesi
Şehzade Ahmed’in prestij kaybı ve devletin içindeki çalkantılar sonucunda Şehzade Selim, veliaht ilan edildi. Bu, taht kavgalarının bir sonucu olarak gerçekleşti. Şehzade Selim’in veliaht ilan edilmesi, Osmanlı tahtının geleceğini şekillendiren önemli bir dönemeçti.
Bu süreç, Yavuz Sultan Selim’in liderlik yeteneklerini ve siyasi çözümlemelerini geliştirdiği bir aşama oldu. Veliaht ilan edilmesi, onun Osmanlı İmparatorluğu’nu daha sonra yönetirken göstereceği kararlılık ve güçlü liderlik özelliklerinin habercisi oldu.
Safevi İmparatorluğu ve Şah İsmail
Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığının erken dönemlerinde, Osmanlı İmparatorluğu ile Safevi İmparatorluğu arasında çatışmalar yaşanıyordu. Safevi İmparatorluğu’nun lideri Şah İsmail, Safevi tarikatının önderiydi ve İran’da Şiilik mezhebini benimsemişti. Osmanlı İmparatorluğu ise Sünni bir İslam devleti olarak biliniyordu.
Osmanlı Seferi ve Hazırlıklar
Yavuz Sultan Selim, Osmanlı topraklarına yönelik tehdit olarak gördüğü Şah İsmail’e karşı bir sefere karar verdi. Bu seferin temel amacı, Şah İsmail’in etkisini zayıflatmak ve Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarını güvence altına almaktı. Ayrıca, Safevi İmparatorluğu ile olan mezhepsel ve siyasi çatışmaların bir sona ermesini hedefliyordu.
Çaldıran Meydan Muharebesi
Osmanlı ordusu, 1514 yılında Safevi İmparatorluğu’na karşı sefere çıktı. İki taraf, Çaldıran meydanında karşı karşıya geldi. Bu meydan muharebesi, Osmanlı İmparatorluğu ile Safevi İmparatorluğu arasındaki en önemli savaşlardan biri olarak tarihe geçti.
Çaldıran Meydan Muharebesi, 23 Ağustos 1514 tarihinde gerçekleşti. Osmanlı ordusu, Safevi ordusunu mağlup ederek kesin bir zafer elde etti. Bu zafer, Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını genişletmesini sağladı ve Safevi İmparatorluğu’nun Osmanlı tehdidini ciddi bir şekilde hissetmesine neden oldu.
Çaldıran Meydan Muharebesi’nin ardından Osmanlı İmparatorluğu, Safevi İmparatorluğu’nun üzerinde bir üstünlük kurdu. Şah İsmail’in 14 savaşlık zafer serisi bu muharebeyle son buldu. Osmanlı İmparatorluğu, Safevi İmparatorluğu üzerinde siyasi ve askeri bir üstünlük sağlayarak bölgede güç dengesini değiştirdi.
Memlüklerle İlişkiler ve İlk Mücadeleler
Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığının devamında, Memlük Sultanlığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ilişkiler gerginleşti. Memlük Sultanlığı, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuzeydoğu sınırlarında yer alıyordu ve bölgedeki stratejik önem nedeniyle çatışmalar kaçınılmaz hale gelmişti.
Yavuz Sultan Selim, Memlüklerle olan mücadeleyi sürdürmeye karar verdi ve bu doğrultuda ordusunu hazırladı. Memlük Sultanı Kansu Gavri’nin Osmanlı İmparatorluğu’na karşı hazırlıklar yapması, iki güç arasındaki gerginliği artırdı.
Mercidabık Meydan Muharebesi
1516 yılında, Yavuz Sultan Selim’in komutasındaki Osmanlı ordusu ile Memlük Sultanlığı arasında Mercidabık Meydan Muharebesi gerçekleşti. Bu muharebe, Yavuz Sultan Selim’in önderliğindeki Osmanlı ordusunun kesin bir zafer elde ettiği bir savaş oldu.
Osmanlı ordusu, Memlük ordusunu mağlup ederek bölgedeki üstünlüğünü pekiştirdi. Bu zaferin ardından Yavuz Sultan Selim, Mısır’a doğru ilerlemeye devam etti.
Nil Nehri ve Kahire’nin Fethi
Osmanlı ordusu, Nil Nehri’ni geçerek ilerledi ve Kahire’ye doğru yürüyüşe geçti. 1517 yılında gerçekleşen Ridaniye Meydan Muharebesi’nde Memlük Sultanı Tomanbay, Osmanlı ordusuna yenildi ve Kahire Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı.
Bu zaferle birlikte Memlük Sultanlığı resmen sona erdi ve Osmanlı İmparatorluğu, Mısır’ı da içine katarak genişledi. Yavuz Sultan Selim, bu zaferin ardından İslam dünyasında halifeliği de ele geçirerek dönemin halifesi haline geldi.
Halifelik ve İslam Birliği
Yavuz Sultan Selim’in halife olması, onu İslam dünyasının lideri haline getirdi. Halifelik makamını Osmanlı İmparatorluğu’na kazandırmasıyla birlikte, Osmanlı padişahları hem siyasi liderlik hem de dini liderlik rolünü üstlendiler. Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam dünyasındaki etkinliğini artırdı.
Yavuz Sultan Selim’in halifelik unvanını elde etmesi, İslam dünyasındaki çeşitli topluluklar arasında birliği sağlama amacını taşıyordu. Ancak, halifelik unvanının Osmanlı İmparatorluğu’nda nasıl kullanılacağı ve İslam dünyasındaki diğer liderlerle ilişkiler, zaman içinde değişen dinamiklere bağlı olarak farklılık gösterdi.
Yavuz Sultan Selim’in Son Günleri ve Mirası
Ancak zaferlerin ardında Yavuz Sultan Selim’in sırtındaki çıban, halk arasında “şirpençe” olarak bilinen hastalığı, onu yavaşça yatağa düşürdü. 49 yaşında hayata veda etti, ancak Osmanlı’ya altın çağını yaşatan mirası, sadece 8 yıl süren hükümdarlığını aşan bir etki bıraktı.
Yavuz Sultan Selim’in hayatı, cesaret, strateji ve liderlikle dolu bir öyküdür. Osmanlı tarihine damgasını vuran bu büyük lider, imparatorluğu yeni bir döneme taşımanın ötesinde, İslam dünyasının birleştirici gücü olarak da anılır.